HAYATI ANLAMANIN

EN İYİ YOLU KİTAP OKUMAKTIR

İNSAN OKUR!

Tayfun Kurt (1956-2008)

 

sahaf name

bir röportaj

fotoğraf albümü

hakkında yazılanlar

Ali Haydar Haksal

Aptullah Tirali

Engin Berk

Fatih Sultan Kar

Haluk Çağlayaner

M. Şeref Özsoy

Murat Pabuç

Mengüç Okan

Nuri Kurtcebe

Oral Onur

Ömer Asan

Ömer Lekesiz

Tolga Gürocak

Zafer Yalçınpınar

Bize Ulaşın

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GERÇEK BİR SAHAF: TAYFUN KURT!

 

Oral ONUR

Araştırmacı-Yazar

 

Kadıköy bu yıl iki sahafını kaybetti. Biri Sami ÖNAL, diğeri de Tayfun KURT. Her ikisini de gayet iyi tanırdım. Çünkü ben bir kitap kurdu olarak onlardan ayrılmaz, devamlı dükkanlarına uğrar, kitap sorar veya sohbetlerde bulunurdum.

 

Bu iki rahmetli sahaf benim evime çok yakın olduğundan onlara uğramak, hal hatır sormak gibi yarenlik yapardık.

 

Sami Bey’in vefatından önce dükkanına uğramış, onun güç yürüdüğünü ve konuşmada zorluk çektiğini görmüş ve haddim olmayarak ev istirahatını önermiştim. Çok kısa bir müddet sonra Sami Önal’ın vefat ettiğini işittim ve çok üzüldüm. İstanbul’a yakışır bir sahaf göçüp gitmişti.

 

Benim evimde 2000’den fazla (tarih ve sanat üzerine) kitap olduğu için onlarla sık sık görüşür, sohbetlerde bulunurdum. Ekseriyetle rahmetli Tayfun’a uğrar, kitaplar, literatür hakkında istişarelerde bulunurdum.

 

Tayfun, büyük bir kitaplığa sahipti, ona gitmek isteğim orada kitap kokusu, eski kokusu koklamak ve içime sindirmek içindi. Tayfun çok bilimsel çalışırdı. Bütün kitapları bilgisayarda kayıtlı idi. Gelen müşterinin ne aradığını sorar hemen kayıtlarına bakarak o kitabın kendisinde olup olmadığını görürdü. Gelen müşterilerin raflara bakmasını hiç istemezdi. Gelenlerin ne aradığını sorar, o şekilde yardımcı olmak isterdi. Rahmetli ömrünü kitaplara hasretmiş, onlarla haşır neşir olmuş gerçek bir sahaftı.

 

Her gelişimde yeni bir şey gelip gelmediğini sormama gerek olmadan, gelmiş ve bana yarayacak ise sakladığı kitapları bana verirdi. Müşterilerine böyle bir yakınlığı vardı. Ben de 40-50 yıldan beri kitap topluyorum ama benim zamanımda ne bilgisayar ne de internet. Yalnız kitaplarımı Kartotek şeklinde yazar adı ve kitap adı olarak tasnif ederdim.

 

Geçtiğimiz yıllarda dükkanın önünde büyük bir yazı gördüm ve hemen içeri heyecanla girdim.

- Hayrola Tayfun, dükkanını neden satıyorsun! diye sorunca yılların vermiş olduğu yorgunluk ile;

- Ne yapayım, Bodrum’a gidip yerleşmek istiyorum, diye yanıt vermişti.

 

Kendisi ciddi idi, öyle ipe sapa gelmez şeyler konuşmazdı. Koyu Galatasaraylı idi. Galatasaray’a ait renkli tabela ve yazılar raflarda asılıydı. Tuttuğu takım yenilince kendisini tutamaz tabir-i caizse söver dururdu. Eh, onun da bu zevki vardı.

 

İstanbul’da olsun diğer ülkelerde olsun hemen hemen her yazarı tanırdı, ismi ile bilir ve kitaplarının ne olduğunu, hangi yazarın ne gibi etütler yaptığını görürdü. Böylesine bir sahaf idi.

 

Her gidişimde bana çay ısmarlamadan beni salmazdı. Benim Edirne ile ilgili anlattıklarımı heyecanla dinlerdi; yazdığım kitapları (22 tane) ve Edirne’de yaptığım anıtları anlatır, bunları becerebilmemin heyecanını duyardım.

 

Ne var ki ecel onu erken aldı götürdü. Kitap meraklıları onun göçüp gitmesini çok arayacaklardır. Ben dahi onun vefatını, göçüp gitmesini dükkanın önünden her geçtiğim zaman hatırlarım. Hey be koca Tayfun. Bizi bırakacak zamanı mı buldun? diye içimden geçirir, bir hüzünle dükkana bakar yoluma devam ederim.

 

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Seni unutamam! Bir Tayfun vardı geldi geçti derim eş ve dostlarına.